Ay denizden ışık içiyordu deniz aydan
yarı uykuluydu kendini geçmişle zehirlemiş an
elif lam mim, tetik parmağı kalbidir şairin;
sözcükler arasından sızar sıcak bir kan
Ay denizden ışık içiyordu
gıcırtılı bir ninni söylüyordu sandallar geceye
“annesinin rahminden başka kaç kapıdan geçmişti”
bilmiyordu
parmağıyla bir rüzgar, suya parıltılar çiziyordu
pıhtılaşmış gözyaşları arasından
yeniden doğuyordu.
bir fener yanıp yanıp sönüyordu,
yıldızları bir silip bir çiziyordu.
celladının yüzünü görüyordu ışıktan aynalarda
(ne kadar da kendine benziyordu)
kanlı ellerini denizde yıkıyordu
gün doğumundan önce göğe bir kızıllık bırakıyordu .
yarılmış göğsünden bir güneş çıkarıyordu.
Beyaz bir bulut martılara heves etmişti
değdikçe yere, kirlenen kanatlarına inat
dudaklarındaki nefesle birikmişti.
bir hurdacıya verdi geçmişini ama unutamadı
hummaya tutulmuş gibi titreyerek ağladı
“utanmak değiştirebilse keşke dünü”
dağıldı biriktirdiği bulutlar ya da
ondan uzak bir yerde yağmur oldular .
Ay denizden ışık içiyordu
ve elbet karanlık yüzünde gölgelenmiş bir hüzün
apaydınlık gülümsüyordu.
kayalara sıkışmış dalgalar beyaz köpükleriyle
bir gökkuşağı çiziyorlardı gizlenmiş haliçlere
renkler kayıp nesneler gibi kokuyorlardı
adlarını yitirmişlerdi,hatırlanmaktan korkuyorlardı
“bir taş suyun dibinde kararır yutarak tüm renkleri”
son kez çekti ne varsa ona ait içine
bıraktı kendini derinlere…….
Reblogged this on tabletkitabesi.
BeğenBeğen