Alaca karanlık

Öğüt ağaçları çiçeksiz
meyvesiz kupkuru duruyor.
Budanmamış, utanmamış duruyor işte.
Dalındaki kuşu yitirmiş, kim bilir
belki de
Havai fişeklerin yüreğini
patlattığı bir serçe
Yuva kurmuştu mevsimler önce.
Ah ne güzel görünüyor
alaca karanlıkta bu gölge..
Oysa
öğüt ağaçları çiçeksiz
Meyvesiz kupkuru duruyor.

Yavaş yüzlü bir su
Kırıldığı yerden köpürüyordu
Alaca karanlıkta.
ve biz
her şeyden habersiz
yol alıyorduk
Altımızda bin bir renkli balıklar
Aynalanıp duruyordu
karanlığı bir tek onlar yırtıyordu.
suyun tersine vurup yüzgeçlerini
bir düş evi kılmışlardı nehirleri
onların hayallerini bir tek
su bentleri engelliyordu.

Bu eskiyen ahşabın içinde
bu et yığınında,
bu, kaskatı kesilmiş
öğüt ağacına benzemiş
düş (kün) ler evinde,
dinginlik yol alıyordu.
Sana geldim ey alaca karanlık
beni de sakla
demek ne zordu?

mart artık
bahardan sayılmasın
ve alaca karanlık
müjdeci değil sabaha.

Doya doya küflensin
çürüyüp filizlensin
içimde
ne aitse bugüne.

Kim elimden tutuyor,
kim sırtımı sıvazlıyorsa,
Doya daya küflensin
çürüsün filizlenmesin.
İçim de
bentleri hiç açılmayan,
suyu zehir
bir nehir olsun ona.

öğüt ağaçları çiçeksiz.
Ölüm ağacın dalında…
şimdi oturup seyredin gövdenizi
bu alaca karanlıkta.

4 comments

  1. Yavaş yüzlü bir su kırıldığı yerden köpürüyordu en sevdiğim yer burası oldu. yine çok güzel olmuş ve yine yüreğine sağlık

    Liked by 3 people

Yorum bırakın