Kategori arşivi: Şeyh Mağlup Divanı

AYRIK OTU

Arsız ayrık otum benim

geç kalmış baharlardan çağırıyorum seni

saflığını yitirmiş şeylerin sarraflığını yaptım ben,

eğilip rüzgara savurmasını bekledim

kırıp kırıp çoğaltmasını.

Arsız ayrık otum benim,

ne kadar çoğalırsan

o kadar uzaklaşırsın adından.

unutursun seni çağıranın sesini

beklemek umut işi değil, sabır işi değil

beklemek gelinmeyeceğini bilmektir ardından.

Arsız ayrık otum benim

bürüyüp durduğun bu yaşam

biçilmiş bir kaftandır ölmelere

ölüp ölüp dirilmelere.

uzatmak başını toprağın üstüne

kamaşan gözlerle bakmak güneşe

bu asıl mucize.

Ayrık otum benim

ne kadar çoğalırsan o kadar uzaklaşırsın adından.

Medea

siyah, bir seyyah için silinmiş bir haritadır,

beni yıldızlı bir gök ile uğurla.

biliyorum, şaşıracağım yolumu yine de

belli belirsiz bir aşkla.

bazen gölgelenirim ve toprak

filizlendirir tohumlu bir afyonu kalbimden

diner acılarım belli ki aldanarak.

gece, aynaları öldürür

karanlık kusar, ta ki kırılana kadar.

beni yıldızlı bir gök ile uğurla,

en mahrem yerlerindeki ışıkla.

su hangi avuçtaysa onun denizidir,

bir damlada saklıdır o koca derya.

siyah, bir seyyah için silinmiş bir haritadır,

bana gökten bir mücevher kopar da ver

merhamet et, adımla çağır.

bu kirli bedeni ışığınla yıka

bir çamurdan yapılmıştır ve sürgün

yalnız aşkla katlanır yalnızlığa.

Yağmuru Beklerken

Bu sabah da o gök denizinde yüzdüm

heyhat kuş oldum kanat çırptım.

Bir balığın çırpınışı gibi bekledim yağmuru

bekledim gökten düşecek can suyunu,

balıklar, kuşlar, kediler, köpekler

bütün mahlukat koklar da havayı

insan anlamaz dilinden, bekler de bekler.

Bu sabah da bulutlar bütün izleri sildi

Unuttum ben de kimdim, adım neydi

Bekledim bana gelmesini unuttuklarımın

Ama belli ki onlar da beni yitirdi.

Bir gölge gördüm bir ara açılınca bulutlar

Suya düşmüş, ıslak bir bendi

Biraz silik, biraz sinik, biraz da tedirgindi.

Yitip gitti gagasında bir kırlangıcın

Yağmur yağıyordu deniz gök, gök de denizdi.

Şeyh Mağlup Divanı

Düşmüşler İçin

Bize sabah getiren gece bir yerde tökezleyip düşmüştür.

Herkes kuyudan çıkarken bize kısa bir ip düşmüştür.

Başaklar eğilmiş, mumlar erimiş, ermiş her şey kemale

Bizim derdimize çare bir acemi tabip düşmüştür.

Sandık devri devran döner, gelir bahar yine yeniden

Bize sonbahar ile kış ayrılmaz bir tertip düşmüştür.

Derler ki yazılan gelir başa, kaderdir itirazsız yaşa

Elaleme usta hattat, bize titrek bir katip düşmüştür.

Boş ver , aldırma bu hayat uyanacağın bir düştür

Açgözlüye göz yummak bize vacip düşmüştür.

Kalk, diren dedik; yenilir belki bu sefer felek

Düzen böyleymiş, doğan rahimde mağlup düşmüştür.