Al, dedim ya sana yıldızları
suya düşmeden önce,
susup baktın ve anladım;
tutmak da bir esarettir
insan düşmek isteyince.
dedin ya, apartman gölgelerinde
neden pencere yok?
aydınlık hiç mi sızmaz perdelerden ?
akışkan bir su gibidir oysa ay
katar önüne ne varsa
sustum, dedin ki bu onay…
boyun eğmektir göz yanılgılarına
sonra ay ışığında ıslattın saçlarını
bir söğüt dalından suya indi kuşlar
ve bahar .
tut dedim sana yıldızları
karışmadan şavkına ayın
bir çocuk dilek tutmaya yeltenmeden
susup baktın…
anladım ne önemlidir ki
bir çocuğun dileğinden.
dedin ya, bak bu akşam üstünün kırmızısı
kanayan bir yara değil
mahcubiyeti yanaklarının.
bunu tut yüzünde,
unutma bu renktir yakışan insan tenine
sevindiğinde, üzüldüğünde…
sonra ellerini değdirdin suya
durgun nehirleri taşırdı parmakların
camlardaki damlalar kavuştu birbirine
sustum…
yağmur apartman gölgelerini ıslatıyordu
ve kapalıydı pencereleri.
göremedi insanlar damlaların birleştiğini.
anladım tutmak bir esarettir