Etiket arşivi: cinsellik

Ninni ve Ağıt…

“anneler günü için “

içine doğru fısılda, ellerini koyduğun o boşlukta
uyuyor, ve  kalbi bir karınca yuvası gibi hızlı atıyor;
bir çocuk, ki onun cenneti zifiri karanlık,
ne tuhaf aydınlık bir cehenneme doğmak ,
yuvasını tel örgülerden bir baraka sanan güvercinler gibi
dönmek,  aynı buruklukla mor akşamlarda.
Ne tuhaf.

İçine doğru fısılda, senin sesin güzel düşlerin habercisi,
çocuk olmanın kahkahaları, anne olmanın sevinci
bizim acılara katlanmamızın tek yolu bu ninni ….

Dünya kendi zalimliğini doğurmuş;
ne kendini kendinden doğurabilir ki ,
içine doğru fısılda ve güven ver bana
nefes gibidir ve terk eder seni her şey zamanla .
ne tuhaf ,  bu karanlıkta yaşayıp bir akdenizde boğulmak.
bir göç mevsiminde kanatları olmadan doğmak
Ne tuhaf.

tut bütün sözcükleri, incitmeden kanatlarından
bir uğur böceği gibi bırak içine, bana doğru fısılda
ruhumu doğuran bir göbekbağı gibi
tekrarla bu ninniyi.

İnsanı geçmişi doğururmuş,
kim kendisiyle büsbütün barışabilir ki.
içine doğru fısılda, büyüt beni korkularınla
dişsiz ağzıma bıraktığın süt gibi …
Ne tuhaf  bir kadının memelerine yuva kurmak
ve çocukları öldürmeye doyamamak
Ne tuhaf.

İçine doğru fısılda, karışmasın sözlerin rüzgara
ve ürkmesin gecenin yamacına sığınmış sabah
toprakta tohumu yeşerten bir su gibi
merhamet sunsun  bu nini …
anne sesi kalırmış bir çocuğun kulağında
kovulduğu o cennetten ,
Fısıldamayı unutmuş annelerin çocuklarıymış
dünyayı cehennem eden
Sesini esirgeme benden, içine doğru fısılda

Gücün Ahlaksızlığı: Poseidon

İnsan zihninin derinliklerinden yaşamımıza tüm çirkinliğiyle sızan bir üçleme var: Erk(EK) – İktidar -Güç. Birbirine eşit/aynı olmayan ama birbirini tetikleyen bu  üçlemenin egemen kültüründen sıyrılmak bizim gibi ölümlüler için bir ömür sürebiliyor. Kirlenmiş benliğimizi temizlemek; öyküleri baştan dinlemek, tersten okumak ve sonunda gerçeği bulmak için çırpınıp duruyoruz.

Genel ahlak gücün yaptığı ya da yapmadıkları üzerinden tanımlansa da (yani değişse ve başkalaşsa da) genetik olarak gücün bir ahlaksızlığı var .  Kendi ahlaksızlığını genel bir ahlak olarak dayatmayı da aymaz bir biçimde kendine hak görüyor .  Eğer bilincimiz bizi çeviren bilgi kirliliğinin altında yatan gerçeğe ulaşamamışsa, bir bilinç kırılması yaşayamamışsak gücün ahlaksızlığı, çok da popüler bir biçimde, bir genel ahlak yasasına dönüşebiliyor/dönüşüyor.Bu durum modern toplumun kuşatılmış bireyleri ya da tutsak edinmiş topluluklarında böyle değil. Geçmişte de kendisine hak olarak gördüklerini bir güce dayamış insanlar, insan toplulukları  var oldular;  o tarihten, o zihniyetten beslenen insanların barbarlıklarını bugün artık biz  göğüslemek zorundayız.

Medusa?

Güç bize öyle hükmediyor ki, zihnimiz bile ,kendi kendine, güç sahibinin haklılığı üzerinde  fetvalar vermeye başlıyor. Buna oto kontrol diyen var, oto sansür diyen var, güce taparlık diyen var ….. psikolojik birçok ad bulunabilir elbette ama bunun adı çok açık ki korkaklık. Doğrunun ve haklının yanında durma cesaretinin yitimi.

imagesŞimdi yüzlerce tuvalde resmi , onlarca meydanda heykeli olan, denizlerin, fırtınaların tanrısı Posedion ile bakışaları taş kestiren kötücül Medusa’nın kesiştiği tarihe (kör talihe ) bakacağız ve meydanları neden Posedion  süslüyor da Medusa saklanıp gizlenmek zorunda kalıyor diye soracağız. (Bugün de bu zalimliğimiz devam ediyor mu diye sormalıyız )

Medusa o kadar güzel bir kızmış ki yeryüzünde güzelliğiyle ona rakip olabilecek başka bir kadın bulmak mümkün değilmiş. İşte bu güzel Medusa kendini ve iffetini tanrılara emanet etmiş ve iki kız kardeşi ile birlikte baş tanrı Zeus’un en sevdiği kızı zeka tanrıçası Athena’ya adanmış bir tapınakta yaşarmış. Medusa’yı tapınakta gören tanrı Posedion,  bu güzellik karşısında aklını yitirecek gibi oluyormuş. Sonunda denizlerin büyük tanrısı bu tutkusuna yenik düşmüş ve bir gün gizlice girdiği sevgilisi Athena’nın tapınağında, güzeller güzeli Medusa’ya zorla sahip olmuş. Daha çocuk yaşında olan Medusa’ya tecavüz etmiş. Athena, güçlü Poseidon’un bu yaptığı karşısında kendisini aşağılanmış hissetmiş. Öyle hiddetlenmiş ki (hiddeti güzelliğe olsa gerek) Medusa’yı çok acı bir şekilde cezalandırmaya karar vermiş , Medusa ve kız kardeşlerini birer ifrite çevirivermiş. Dünyalar güzeli Medusa saçları na yılanlar dolanmış ve  gözlerine bakan herkesi taşa çeviren şeytansı bir yaratık olmuş; bu da yetmemiş  dünyanın en kuzeyindeperseus-medusa-by-laurent.jpgki Hyperborea’ya sürülmüş. Athena bu cezayla da yetinmemiş ve Medusa’yı öldürmek için Argos Kralı Akrisios’un kızı Danae’nin, Zeus’tan olma oğlu Perseus’la yani üvey kardeşiyle işbirliği yaparak Medusa’nınm kafasını kestirmiş. 
Şimdi Athena ve Posedion büyük tanrı ve tanrıçalar, Medusa tapınakta ibadet eden bir Havva kızı.  Posedion  Medusa ‘ya tecavüz ediyor ve bütün günahı ve cezayı tecavüze uğramış olan Medusa çekiyor.

Tanıdık bir ahlaksızlık değil mi ? Ya da bu ahlaksızlık mı çok tanıdık,  yoksa yapılan eylem karşısında susup güçsüzün cezalandırılmasına olur yolu açmak mı ? Gücün içindeki iktidarı , iktidarın içindeki erki ve kendi içinizdeki korkuyu görüp bütün ahlak kurallarını bir kenara iterek doğrudan değil,  güçlüden yana tavır almak; bu büyük ahlaksızlık değil mi ? Nasıl oluyor da bir ahlaksızlık durumunu binlerce yıl sürdürebiliyoruz? Zor ama basit: tutumumuzu genelleştiriyor ve  bir ahlak kuralı haline getiriyoruz. Posedion’ un ve Athena’nın her yerde tapınakları ve heykelleri var, 16.yy Avrupa’sında her yerde resimleri yapılmış. didim_medusa_heykeli.jpg

Ne kendi tapınağındaki kadını korumayan Athena suçlu, ne ona tecavüz eden  Posedion suçlu. Cezalandırılması, dışlanması ve reddedilmesi gereken güzelliğiyle erki (erkeği) baştan çıkaran Medusa. ” diyebilecek yeni milyonlar aramızda dolaşıyor. Mitolojik bir hikaye değil, bir gazete haberi olabilirdi bu anlatı ve biz hiç yadırgamadan o haberi gazetenin 3. sayfasından okuyabilirdik.

Yazılar umutla bitmeli elbet. Çünkü gelecek büyük insanlığa doğru yol alıyor. Bu yazı da hikayenin arta kalanıyla ve de umutla  bitsin.

Hani tecavüze uğrayan, sonra  başı kesilen Medusa var ya..  İşte o tecavüzden  iki çocuğu oluyor: Pegasus ve Chrsyar.

Pegasus hani şu kanatlı at. Deniz köpükleri gibi beyaz olan at.

Helicon dağında Heppocrene pınarı vardır. Ve rivayete göre göğe Pegasus’un toynağını yere vurmasıyla oluşmuştur bu pınar. Bu pınarda Museler, (Musa-Müzler) yani “ilham perileri ” yaşar. Bu yüzden Pegasus’un toynağının değdiği yerden fışkıran suya da  “ilham kaynağı” denir.  Şiir bu yüzden insanın umududur.

İktidara, erke, egemen olana tapanlara bir sözümüz var…. Kötülük bir köşede suskun suskun durmamıza neden olabilir ama,  su bir yerden yatağına mutlak ulaşır.

“Hiç umut yok mu ?

Umut, umut, umut..

Umut insanda ” Nazım.Pegasus_.jpg