Etiket arşivi: Sappho

Zarifname

Alnı hala sıcak?
gün vurmuştur yüzüne
bir aşk öylece
birdenbire ölmez ki…

Yahut bütün dertlerinden uzakta
çıplak ayakları toprakta,
bir ağaç gibi
durmaz olduğu yerde.
Sallanıp rüzgarın çağrısıyla.

Zarif bir sözcüktür ayrılık
kopmadan önce
eğilir iyice.

Alnı hala sıcak!
dudaklarım konmuştur yüzüne,
bir ateş öyle
birdenbire sönmez ki…

Yahut alıp başını gitmiştir
parmaklarında bir fa minör ezgisi,
şenlik çalgıcılarının arasında
yılgın bir bedeni
diriltmektedir nefesi.

Zarif bir sözcüktür ayrılık
söylenmez fısıldanır.

Tutmak

Al, dedim ya sana yıldızları
suya düşmeden önce,
susup baktın ve anladım;
tutmak da bir esarettir
insan düşmek isteyince.

dedin ya, apartman gölgelerinde
neden pencere yok?
aydınlık hiç mi sızmaz perdelerden ?
akışkan bir su gibidir oysa ay
katar önüne ne varsa
sustum, dedin ki bu onay…
boyun eğmektir göz yanılgılarına
sonra ay ışığında ıslattın saçlarını
bir söğüt dalından suya indi kuşlar
ve bahar .

tut dedim sana yıldızları
karışmadan şavkına ayın
bir çocuk dilek tutmaya yeltenmeden
susup baktın…
anladım ne önemlidir ki
bir çocuğun dileğinden.

dedin ya, bak bu akşam üstünün kırmızısı
kanayan bir yara değil
mahcubiyeti yanaklarının.
bunu tut yüzünde,
unutma bu renktir yakışan insan tenine
sevindiğinde, üzüldüğünde…
sonra ellerini değdirdin suya
durgun nehirleri taşırdı parmakların
camlardaki damlalar kavuştu birbirine
sustum…
yağmur apartman gölgelerini ıslatıyordu
ve kapalıydı pencereleri.
göremedi insanlar damlaların birleştiğini.

anladım tutmak bir esarettir

Sappho ve Kadınların Lirik Direnişi

 Kadınların Lirik Direnişi

Şiirin erkek işi olduğu ve kadınların duygularını dışa vurmaktan çekindiği üzerine genel tezlerin ardında erkek egemen dilin kullanım alanının genişleyip kadınlara dil ile bilinci sadece savunulası bir alana sıkıştırarak kısırlaştırmak istenci olmasın  ….

Ne yalan söyleyeyim başlangıçta ben de (Gülten Akın’la tanışana dek) kadınların bırakın şiir yazmayı, şiir yazmak için nedenlerinin olmadığını düşünüyordum. Malum kasıklarımdan aldığım her şeyi söyleyebilme gücü ve hakkı  her yanımı sarmış ve sözün , hükmün egemeni olarak   kendimi (erkekleri yani) ilan etmiştim. Kadınlar şiir yazamazdı ;çünkü beyinleri onlara böyle derinlikli bir ilişkiyi kapsayacak otoriteyi vermiyordu.

Yanılgı… yanılgı… yanılgı.. Ön yargılarım ve yanılgılarım bir iki basit bilgi ile nasıl yok oldu ?

İlk Şair Bir Kadın mı ? 

Önce İstanbul Arkeoloji Müzesinde Dünya’nın ilk yazılı şiiri sergileniyor fısıltısına kanarak gittiğim müzede gördüğüm yazıyla  irkildim… Üstelik Türkçe’sini okuduğum şiir fazlaca ateşli ve bir o kadar da sahiplenici idi.

Sümerce çivi yazılı tablet, 1889 yılında Bağdat’ın 150 kilometre uzağındaki Sümer kenti Nippur’da bulunmuş. Şiirin hikayesine gelirsek; Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve toprağın Dünyanın bilinen ilk aşk şiiri: Sümerli bir rahibe tarafından Kral Suşin’e yazılan 7 kıtalık bir şiir (İstanbul Tableti)verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevmiş.Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmış. Yani…. dünyanın yazılı ilk şiiri üstelik allı ballı olacak kadar erotizm ve kendini adayacak kadar fedakarlık dolu sağlam ruhlu şirini bir kadın yazmıştı.

Şiir şöyleydi:

Damadım, kalbimin sevgilisi/ Güzelliğin büyüktür baldan tatlı/ Aslan, kalbimin kıymetlisi

Güzelliğin büyüktür baldan tatlı/ Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır

Yatak odasında bal doludur/ Güzelliğinle zevklenelim/ Aslan seni okşayayım

Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır/ Damadım benden zevk aldın

Annem söyle sana güzel şeyler verecektir/ Babam, sana hediyeler verecektir.

Sen beni sevdiğin için/ Lütfet bana okşayışlarını/ Benim Tanrım, benim koruyucum

Tanrı Ellil’in kalbini memnun eden Şusin’im/ Lütfet bana okşayışlarını

Bu ilk şok, kadınların sözcükleri kullanırken nasıl da bütün iktidarı yerden yere çarptıklarını göstermişti bana, üstelik tutkulu, bir hizmetkar olsa bile sahiplenici…  orta doğunun tam kucağında , kadının itilip kakıldığı coğrafyanın en kanlı yerinde bir tablet … bir şiir .. ve o şiirin sahibi bir kadın…

Soppho

İkinci deneyimim ise Yunan şair hakkında bir kitabın kapağını açtığımda oldu.. Adını ilk defa duymuyordum ama hayatı hakkında ilk kez bir kitap osappho_holding_a_stylus.jpgokuyordum.. Kitabın 12. sayfasına gelene kadar bir sorun yaşamadım.. Daha doğrusu eski bilgilerimden beni uyandıracak herhangi bir bilgiyle aymadım. 12 sayfada yandaki resmi görünce herhalde yanlış basıldı ya da şairin şiir yazdığı kadınlardan biri diye düşündüm… Ancak kadının elinde kalem ve defter bulunuyordu. Var bunda bir hinlik diye hızlıca karıştırdım .  Ve şu ibareyi görünce  kadınlar ve şiir bağlamında kadına bakış açım tamamen değişti… neydi o ibare “Antik yunan lirik şairi, Afrodit kültü rahibesi” 

Rahibe… Bir kadın olmanın dışında bir rahibe,  bir adanmış ve lirik şiirin de kurucusu.. Yani gönlünden geçenleri serbestçe söyleyebilen, isteklerini ve duygularını ortaya döken bir şiir anlayışının kurucusu… Sappho, takriben Milattan Önce 600’lü yıllarda Midilli adasının ‘Lesbos’ kentinde aristokrat bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. Başından sorunlu bir evlilik geçen şaire hayatının önemli bir bölümünü bir kız okulunda öğretmen olarak geçirmiş. Bir denizciye yahut diğer bir rivayete göre bir öğrencisine aşık olan Sappho, aşkı yanıtsız kalınca Midilli kayalıklarından atlayarak intihar etmiş. Sappho’nun günümüze natamam gelen şiir sayısı sadece dörttür.

Vay canına.. sözcüklerin kudreti yaşamından geliyor belli.

“Ne garip! En iyi davrandıklarım
Bugün en çok incitenler beni.”

diyen oldukça kıskanç ve umutsuz … Dünya’nın en önemli şairlerinden,  üstelik ilklerden biri.

Belki çeşitli dönemlerde biz bu lirik direnişi kırdık yok ettik.. kadınlar sözcüklerini saklar erkekler laflarını esirgemez oldular..  Ama tarih gösteriyor ki aklın ve bilincin aynasında ve dilin ikliminde de kadınlar var.. Fırsatını buldu mu güldür güldür akan bir nehir gibi..