Cennetin ışığı
cehennemin ateşinden sevgilim
gözü kamaşır insanın.
ve ayaklarına uzanan gölgeden
seçersin kaderin yolunu
daha çok insana benzemek için
daha çok yara ile
bezemek ruhunu.
karanlıklar içinde bir seyr-i alem
mülhem, müphem, mahrem…
öpüşürken bir kan pıhtısıdır kalbim
kirli bir şarap kırmızısı.
Dövüşürken ateşle dövülmüş bir çelik…
-ki bazen dövüşür gibi sevişir insanoğlu-
öyle bir savaştan arta kaldı
göğüne yıldızlar sığdırdığım gecedeki bu çentik.
insanların alınları kırılgandır,
dudakları titrek,
insanların gözleri korkaktır,
ne zor iki kirpik kavuşmadan bakmak
alnı kırışmadan karşılamak hayatı.
ne zor susmak içine akarak.
şimdi sırt sırta oturmuşuz
suç ortağına şahitlik etmeden
seyr-i alem ediyoruz seyr-i sefer edenleri
mesut bir ödleklik bizimkisi.
cennetin ışığı
cehennemin ateşinden sevgilim.
bir dağ çırılçıplak yıkanır her sabah
bir çiçek bir tufana uyanır.
hangisi daha çok korkar
hangisi daha cesur kim bilir?
diyorum ya bazen, kuşların gagaları
benim ellerimden maharetlidir.
onlar bahar getirir bahar götürür.
gülerken bir kan pıhtısıdır kalbim
güne can veren bir şafak kırmızısı…
hüzünlenirken solup giden bir umut.
-ki bazen hüznüne de güler insanoğlu-
döşümde giderek büyüyen bu delilik
anlatır boşlukta kaybolduğumu.