Gümüş bir tenhalık kol geziyor,
gölgeler mezar taşı, suretler yabancı.
Farzet ki, kara bir deniz kıyısındayız;
dalgalar kendine yeniliyor,
gök gürültüsüyle düşüyorlar kırıldıkları yere.
gümüş bir tenhalık kol geziyor,
en çok özlediğime benziyor,
kaybolup gidenler.
vedalar için sözcük icad edenler.
Ellerimdeki kanı yıkıyorum,
bütün hicaplarımdan kurtuluyorum .
Gümüş bir tenhalık kol geziyor,
odun topluyorlar, sel sonrasında
dere yataklarında, çayı sobada demleyenler .
güpegündüz bir karanlık çöküyor,
kendimi ona gizliyorum.
kuru bir dal gibi kırgınlıklarımı bırakıyorum .
Gümüş bir tenhalık kol geziyor,
sende bir tüccarın zehirli dili,
bana umutlar pazarlıyor;
Biliyorum inandığınla seni kandırıyor,
dizginliyor,zaptediyor bu at terbiyecisi.
çekiyorum damarlarımdan tüm zehrini,
bir başkasına tükürüyorum.
Gümüş bir tenhalık kol geziyor,
suretleri yağmur kuşları taşıyor,
uçlarından tutup koynuma.
Gözlerimi bu yağmurdan arındırmalıyım.
Cebime koyuyorum bırakıp gidemediklerimi,
gerisini talan ediyorum .