dönüp duruyorsun girdabında
aynalanan gövden sığmıyor sığ sulara
mavilikleri giyip bir çırpıda
ufukta küçülmek
ta uzakta eriyen bir buluta
koyup başını
gerçek olan ne varsa yitirmek istiyorsun.
Yıldızlanan gök,
kırılan dalgalar ve akşamüstü
yorgun bir suskunluğa bürünen
kör bir denizde
pul pul dökmek esvabını
ve çırılçıplak, yeniden yaratılmış gibi
karşılamak sabahı
seni boğan ne varsa bırakmak istiyorsun.
Ey halik,
şafağın kırmızısı yetmez
al kan içinde doğmaya.
Ölüm hiç benzer mi
uyuyup uyanmaya,
Dalyanlar içinde kalıp
kıyılara vurmaya.
Ey halik,
Al git ömrünü, belki de sır
apaçık görünendir saklanmadan.
geç git ince boğazlardan
kapılar sımsıkı kapanmadan.
heba edilir yoksa bir ömür
kırılmadan, yaralanmadan
yanıp kül olmadan yaşanıyorsa
bir sonrakine adanıp aldanılıyorsa.